‘İki duble votka içtim’
Evde kimse yoktu. Daha önceki girişlerimizde hiç havuz kapısından geçmediği için Münevver’in görmesi için bu kapıdan geçmek istedim. Anahtar olmadığı için Münevver kapıda kaldı. Ben ön kapıdan girerek onu içeri aldım. Oturma odasında oturduk, sohbet ettik, öpüştük. İleriye gitmeden seviştik. 30 veya 45 dakika sonra aparatifleri yedik. Bu arada iki duble votka içtim. Mutfakta da bir duble içtim. Münevver için su aldığım sırada masa üzerinde duran Münevver’in cep telefonunu alarak karıştırmaya başladım. Bir mesaj geldi. Mesaj kısmında, ‘sevgilim, canım’ gibi şu an tam detayını hatırlamadığım birkaç mesaj olduğunu gördüm. Mesajların kimler tarafından gönderildiğini sorduğumda beni geçiştirmek istedi.
Teğmen olduğunu bilmiyordum. O sırada tartışmaya başladık. İtiş kakış olduktan sonra ne yaptığımı hatırlamıyorum. Bıçağı ben kullanmış olabilirim. O anki içimdeki tek duygu kızı yok etmekti.
‘Bavula sığmadı’
Bana, ‘bunlar boş şeyler ben seni seviyorum’ dedi. Ancak ben onu sevdiğim için çok öfkelendim, tartışmaya başladık. Tartışma itişmeye kadar gitti. Cinnet getirdim. Mutfaktaki meyve bıçağını alıp karnına vurdum. Daha sonra iki darbe daha vurduğumu hatırlıyorum. Neresine olduğunu hatırlamıyorum. Münevver yere düşüp kımıldamadığı için öldüğünü düşündüm. Hatta öldüğüne emin oldum. Panik yaptım. Bodruma inerek bir bavul alıp geldim. Onu bavula koymaya çalıştım ancak sığmadı. Bunun üzerin ellerimi yıkadım, kan lekelerini su ile sildim. Bahçe kapısından çıkarak yaya olarak eve 5-10 metre mesafedeki nalbura gittim.
Nalburdan testere aldım
Testere satın alıp koşarak eve geldim. Bahçe kapısından girip Münevver’in kafasını testereyle kestim. Nasıl yaptığımı hatırlamıyorum. Münevver’in kafasını gitar kabına, vücudunu da bavula yerleştirdim. Her taraftaki kanı da evdeki kirli çamaşır sepetinde bulunan babamın gömleğiyle sildim. Çağırdığım korsan taksiye, taksicinin yardımıyla cesedi koydum. Kafasını poşete koyduğum için herhangi kan sızması olmadı. Neden gittim bilmiyorum, ancak Etiler’e gitmek istedim. Şoför yine yardımcı oldu bavulları indirdi. Bavul tekerlekli olduğu için 50 metre ötedeki konteynerin yanına geldim. Etrafta kimse yoktu. Gitar kutusunu ve bavulu çöpe attım. Tahminen saat 19.00 sıralarıydı. Yine olayda kullandığım testereyi gazeteye sarıp Bahçeşehir’deki evin gardırobuna sakladım. Kanı sildiğim eşyaları tekrar poşete koyup dolaba yerleştirdim.
‘Ben bu kızı öldürdüm’
Daha sonra gittiğim Ak Merkez’de abimin arkadaşı Eren Atlı ile karşılaştım. Bir süre sonra da otobüsle Taksim’e gittim.
Tekrar otobüsle Bahçeşehir’e dönerken annem arayarak kanı sordu. Eve dönmek üzere olduğumu söyledim. Evde annem ne olduğunu sorunca, ben de ‘kustuğumu’ söyledim. Saat 22.00 sıralarında babam eve geldi. Annem, babama ‘bir şeylerden şüpheleniyorum. Onunla bir konuş’ dedi. Babamla erkek erkeğe konuşmak istediğimi söyledim. Babamın arabasına binerek Bahçeşehir’deki bir kafeye bırakmasını istedim. Babama yolda, kızı yaraladığımı söyleyince, o da ailesini aramamı durumunu sormamı istedi. Kafeye geldiğimizde babama ‘ben bu kızı öldürdüm’ dedim. Babam arabasıyla geri döndü. Nereye gittiğini bilmiyorum. Benim için çare aradığını düşündüm. Ancak aradan ne kadar zaman geçti hatırlamıyorum, bir adam kafeye gelerek, ‘Cem’ diye seslenip işaret yaptı. Ben de ‘babamın adamlarından birisi’ olduğunu düşünüp yanına gittim. Bana, ‘atla arabaya’ dedi. Arabasına bindim. Üzerimi örtecek bir şey vererek bunu ört dedi. Yaklaşık 6-7 saat yol gittik.
‘Keşke bana olsaydı!’
Örtüyü kaldırmak istediğimde adam engel oldu. Bir eve geldik, ancak müstakil bir ev mi olduğunu göremedim. Evde 6 ay kaldım. Arada bir bana yiyecek getirilirdi. İnternet yoktu, sadece televizyon izledim. Pişmanım. Keşke bu olay ona değil bana olsaydı.
O bir çekeceğine ben yüz bin çekseydim.